10 Ağustos 2014 Pazar

Anne olmak mı, anneanne olmak mı ?



Şanslı biriyim. Hem anne hem anneanne oldum. Aynı anda değil; sırasıyla…. Her iki özel duygunun da keyfini sürebilecek  zaman aralığı ile. 25 yaşında anne oldum, 54 yaşında anneanne.



Anne olmak da anneanne olmak da güzellik, zindelik, anlam kattı hayatıma. Zaman zaman torun baldan tatlı, sorumluluk annede olunca daha keyifli vb. yorumlarla karşılaşsam da bende karşılık bulmadı bu değerlendirmeler. İki duygu da birbiri ile kıyaslanamayacak ölçüde tatlı :)

Anne olduğumda çalışıyordum, kızımın üzerinde annemin hakkı büyük. Anneanne oldum, hala çalışıyorum. Torunuma kızım bakıyor. Onlarla birlikte geçirdiğim zaman belki sınırlı, ancak sorumluluklarını hep hissediyorum. İşten kalan zamanlarımı mümkün olduğunca onlarla geçirmeye özen gösteriyorum. Daha doğrusu her fırsatta kızıma ve  torunuma koşuyorum. 

Bazen torunumla daha fazla vakit geçiriyorum, ondan başkasını gözüm görmüyor eleştirileri ile karşılaşıyorum, aldırmıyorum. Kızımı da torunumu da canımdan çok seviyorum, dikkatimin çoğunu torunuma vermemin nedeni kızıma  destek olmak, biraz olsun rahat nefes alabilmesini sağlamak için. Ayrıca her defasında üzerime anneanne diye heyecanla ve sevgi ile atlayan yumurcağı kendimden uzaklaştırmaya da gönlüm razı değil tabii. Bundan da büyük tat alıyorum. 























Çocuk büyütmek en güzel, ama en zor şey hayatta.  
Sonsuz bir sevgi…

Sorumluluk istiyor, hata kaldırmıyor. Kendini geliştirmek, sürekli araştırmak, çocuğu tanımak, öğrendiklerini dikkatle uygulamak gerekiyor. Sabır istiyor. Şefkat ve disiplini dengeli yürütmek, inisiyatifi belli ölçüde ailede paylaşmak beceri, dikkat istiyor. Saldım çayıra, mevlam kayıra yaklaşımı ile çocuk sağlıklı büyütülmüyor. Bu sorumluluğu almaya hazır olmadan anne olanların Allah yardımcısı olsun. Çok zor. 

Evlenen çiftlere hemen çocuk yapın baskısını çok yanlış buluyorum. Çiftler önce birbirlerini iyi tanımalı, çocuk yetiştirme konusunda görüş birliğine varmalı. Çocuk doğduğunda plan ve programları çocuğa odaklı olacağından öncesinde bol bol birbirleriyle vakit geçirmeli, seyahatler yapmalılar. Çocuk olduğunda da kendilerini fazla kısıtlamamalı, gezilerini sürdürmeyi aksatmamalılar. Çocuklar çok çabuk uyum sağlar. Ve bu gezilerde  her türlü algıları gelişir.

Gizem  üç aylıkken, Büyükçekmece’de bir tatil köyüne gitmiştik. Zorluk yok muydu, vardı tabii. Ama üstesinden geldik. İki yaşındayken Heybeliada’da yaz dönemi için ev kiralamıştık. Babası ile ben işe adadan gidip geliyorduk. Gizem de babaannesi ve dedesi ile bahçeli bir evin tadını çıkarıyor, akşamları iskelede bizi sevinçle karşılıyordu. Bayramlarda kısa seyahatlerden hiç korkmadık. 


 Gizem - Büyükçekmece 1982 (Gizem 3 aylıkken)

Şimdi Gizem ve Çağrı, aynı yolu izliyorlar. Beliz ile ilk seyahatleri  Barcelona oldu. Ardından Samos, Thassos…  Seyahat yaşam sevincim oldu, yeni yerler görmek, insanlarla tanışmak, farklı kültürler ile kaynaşmak. Kızım, damadım, torunuma da bu sevgiyi aşılıyorum her fırsatta…

1 yorum:

  1. Mrb,

    Oooo epeyi bir yazı olomuş. ben daha bugün haberdar oldum. daha vakitlice bir zamanda inceleyeceğim. Ellerinize sağlık.

    imza, krem atölyesi yapan anne

    YanıtlaSil